İmam-ı Ebu Yusuf hazretleri “rahmetullahi aleyh”.
En büyük müctehid alimlerdendir.
Hükümdarından sade vatandaşına kadar herkes, bir dini meselede ona koşardı hemen.
Nitekim o devirde zengin bir adamın hiç oğlu olmuyordu.
Bir gün adak yaptı:
- Ya Rabbi, bana bir oğul verirsen, dört karış boynuzlu bir koç kurban edeceğim, dedi.
Bir sene sonra da bir oğlu oldu.
Hemen adağını hatırladı.
Evet, bir oğlu olursa, bir koç kurban edecek, ama koçun boynuzu dört karış uzunlukta olacaktı.
Emretti adamlarına:
- Bana bir koç bulun. Ama boynuzu dört karış olacak!
Adamlar;
- Hayhay! Dediler.
Ve gezdiler her yeri.
Ama dört karış boynuzlu bir koç bulamadılar.
Zengin, bu meseleyi bir çok alime sorduysa da,
bir çıkar yol bulamadı.
Nihayet bir ahbabı akıl verdi ona:
- Sen imam-ı Ebu Yusuf’a git. Bu işi ancak o çözer.
Adam koştu Ebu Yusuf hazretlerine.
- Efendim bir müşkilim var. Adağımı yerine getiremiyorum.
- Nasıl adak yapmıştın?
- Bir oğlum olursa, dört karış boynuzlu bir koç kurban edeceğim demiştim. Ama bu evsafta koç bulamıyorum.
Ebu Yusuf hazretleri biraz düşündü.
Sonra rahatlattı adamı:
- Kolay, hallederiz. Ama bir şartla.
- Aman efendim, her şeye razıyım.
- Öyleyse bu şehirde büyükçe bir mektep yaptıracaksın.
- Tamam hocam, söz.
İmam hazretleri;
- Peki, şimdi bana bir koç getir! buyurdu.
Adam koştu, irice bir koçu alıp geldi.
- İşte efendim, getirdim.
Ebu Yusuf hazretleri, sokakta oynayan beş altı yaşlarındaki bir çocuğu çağırıp, karışlattı koçun boynuzunu ona.
Çocuğun karışıyla beş karış gelmişti.
Döndü o zengine:
- İşte senin adağın. Kes de kurtul adağından!
Adam hayran kalmıştı İmamın zekasına.
Koçu kesip, adağını yerine getirdi.
Bu arada bir mektep kazanmıştı o yerin insanları.
|