Sivas’ta yaşayan Velilerden İbrahim Şirvani hazretleri "rahmetullahi aleyh", bir gün cemaatine;
- Bir şeyi hiç anlayamıyorum, buyurdu.
Sordular:
- Neyi anlayamıyorsunuz efendim?
Buyurdu ki:
- Bir şeye kavuşmak isteyen, onun peşinden koşar, sebeplerine yapışır, öyle değil mi?
- Evet efendim.
- Bir şeyden korkan da, ondan kaçar, uzaklaşır, değil mi?
- Gayet tabii efendim.
- Ama bakıyorum da bazı Müslümanlar “Cennete kavuşmak” istiyor, ama gereğini yapmıyorlar. Cehennemden de korkuyor, ama “günah işlemeye” devam ediyorlar. Bunu bir türlü anlayamıyorum.
Mürüvvet nedir?
Bir gün de bazı sevdikleri;
- Mürüvvet nedir? diye sordular bu zata.
Cevabında;
- Mürüvvet, arkadaşının kusurlarını görmezlikten gelmektir, buyurdu.
Sordular yine:
- Tasavvuf nedir efendim?
- Tasavvuf, ehemmi mühimme tercih etmektir. Yani kulun, her vakitte, o vakit için “En lüzumlu” olan şey ile meşgul olmasıdır.
- Sabır nedir hocam?
- Gelen belaları “gönül hoşluğu” ile, “gülerek” karşılamaktır.
Toprak olacaksın!
Bir gün de;
- Efendim, insanın kendisini beğenmesi hususunda ne dersiniz? diye sordular.
Mübarek zat, derin bir nefes alıp buyurdu ki:
- Ey aciz insan! Kendini beğenecek neyin var ki senin? “Bir damlacık su”dan yaratıldın. Sonunda da ölüp, “bir avuç toprak” olacaksın.
Ve devam etti:
- Rabbine isyanla geçti bir ömrün. Günahların “Dağ” gibi, işe yarar bir amelin yok. Öyleyse neyini beğeniyorsun?
Şöyle bitirdi:
- Ey ibadet yapıp da sevaplarım var diye övünenler! Sakın ibadetinize güvenmeyin. Zira nice ibadetler vardır ki, kabul olmamıştır. Öyleyse bir ibadet yapınca, tövbe edin peşinden. Çünkü kul, ancak “Tövbe etmek”le kurtulabilir.
|