Mekke-i mükerremede medfun bulunan Muhammed Can hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, sıkıntıda da olsak yine şükretmeliyiz, buyurdu. Çünkü beterin beteri vardır.
Sonra şunu anlattı:
İsa aleyhisselam bir yoldan giderken, ağaç altında oturmuş hararetle dua eden birine rastladı.
Adamcağız;
- Ya Rabbi, zenginlere vermediğin nimetleri bana verdin. Sana sonsuz şükürler olsun, diyordu.
İsa aleyhisselam dikkatle baktığında, adamın “kör, kötürüm” ve bütün bedeninin “baraslı” olduğunu fark edip sordu:
- Sen, hangi nimetler için böyle şükrediyorsun?
- Kalbim, Allahü teâlânın sevgisiyle dolu, para sevgisiyle değil. Dilim de, Allahü teâlâyı zikrediyor, parayı değil. Yetmez mi?
Bu cevap, İsa aleyhisselamın çok hoşuna gitti.
Ve eğilip iki kaşının arasından öpüverdi.
O anda iki gözü açıldı adamın.
İsa aleyhisselama dikkatle bakıp sordu:
- Sen İsa Peygamber değil misin?
- Evet, ben İsa’yım.
- Seni bana gösteren Rabbime şükürler olsun, dedi.
İsa aleyhisselam, onun elinden tutup;
- Haydi ayağa kalk! buyurdu.
Adam fırlayıp kalktı.
Bir anda hastalıklarından kurtulup turp gibi olmuştu.
Ve hemen secdeye kapanıp yalvardı:
- Ya Rabbi, ben kör ve kötürümken bu azalarla günah işlemekten uzaktım. Şimdi bunları ihsan ettin. Beni günah işlemekten koru!
İsa aleyhisselam;
- Amin! deyip yoluna devam etti.
Dininizi öğrenin!
Bu zat, bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, çocukları, gençleri görüyor, çok üzülüyorum, buyurdu.
- Niçin efendim? dediler.
- Çünkü ilmihal okumuyorlar. Okumayınca da dinlerini bilmiyorlar.
Ve ekledi:
- Halbuki büyüklerimiz; “Dinini bilmeyenin, dini yoktur” buyuruyor, Allah korusun.
|