Bursa’da medfun olan Lütfullah Efendi’ye "rahmetullahi aleyh" vefakârlıktan sordular bir gün.
Cevap olarak,
- Alemlerin Efendisi “sallallahü aleyhi ve sellem”, anlatılamayacak kadar vefakârdı, buyurdu.
Ve misal verdi:
- Mesela kendisine bir hediye gelseydi; “Onu, filan kadına götürün. Çünkü o, Hatice’nin arkadaşıdır” buyururdu.
Ve ekledi:
- Nitekim Aişe validemiz, onun hakkında; Hatice’ye gıbta ediyorum, derdi. Çünkü Resulullah ondan çok bahseder, onu çok sevdiğini söylerdi. Ne zaman bir koyun kesilse, onun akrabasına da gönderirdi.
Siz yorulmayın!
Bir gün de, Habeşistan Meliki Necaşi’den elçiler geldi huzuruna.
Onlara çok iltifat edip ikramları bizzat kendisi yapıyordu.
Eshab-ı kiram;
- Ya Resulallah! Siz yorulmayın, biz hizmet ederiz, dediler.
Cevabında;
- “Evet, siz yaparsınız” buyurdu. “Ama onlar vaktiyle Eshabıma çok hizmet ettiler. Onun teşekkürü için severek yapıyorum bu hizmeti”.
Yine bana gel!
Bir gün de savaş esirleri arasında süt kardeşi Şeyma’yı görüp, tanıdı hemen.
Çok sevindi.
Mübarek arkasındaki örtüyü yere serip, üzerine onu oturttu.
Hâl ve hatırını sordu.
Ardından;
- “Ya Şeyma! İstersen yanımda kal, istersen seni köyüne göndereyim. Ama bir ihtiyacın olursa yine bana gel!” buyurdu.
Böylesine ilgi, çok memnun etmişti Şeyma’yı.
Ama o, köye dönmeyi istedi.
Kimsesi kalmadı
Süveybe hatunun evine de sık sık yiyecek, giyecek gönderirdi.
Dinleyenler;
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü bu hatun, Ebu Leheb’in azadlı kölesiydi. Efendimiz aleyhisselam doğduğunda koşup süt vermişti kendilerine. Yani ilk “süt annesi”ydi Resulullahın. O hayatta olduğu müddetçe daima hediye bir şeyler gönderirdi evine.
Vefat edince de;
- “Hayatta kalan kimsesi var mıdır?” diye sordu.
Maksadı, bundan sonra onlara göndermekti.
Ama;
- Hiç kimsesi kalmadı, dediler.
|