İslam alimlerinden Muhammed Murad-ı Kazani hazretleri ”rahmetullahi aleyh”, bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, bu “İman nimeti” en büyük nimettir. Şükrü eda edilirse, kıymeti bilinirse devam eder. Yoksa elden gider mâzallah. Şükrünü eda edebilmek için, bütün müminleri sevmek lazımdır.
Ve ekledi:
- Bütün müminler evliyadır.
Dinleyenler anlayamadı.
- Bütün müminler mi efendim?
- Evet, şaşırmayın. “Evliya” demek, Allahü teâlânın sevdiği kul demektir. Cenâb-ı Hak bütün müminleri sever. Onun için biz de her mümini sevmeliyiz.
- Ama efendim, biz bazı kimseleri sevemiyoruz, dediler.
- Çok yanlış, buyurdu. Mümine soğuk durmak, felakettir. Allahü teâlâ; “Mümin kulumu sevmeyen, bana harb ilan etmiş olur” buyuruyor. Onun için Hubbu fillah ve Buğdu fillah çok mühimdir.
Sordular:
- Bunlar nedir ki hocam?
- Müminleri, mümin olduğu için sevmek, kâfirleri, küfürlerinden dolayı sevmemektir. Bu, imanın şartıdır zaten. Yani imanın altı şartından sonra “hubbu fillah” ve “buğdu fillah” da lazım. Bunlar yoksa o iman geçerli sayılmaz.
Helal edin gitsin!
Sohbetine devamla;
- Alacaklı olsanız da, “Ahirette alırım” demeyin, buyurdu. Helal edin gitsin. Bu dünyada işi bitirin. Ahirette uğraşmayın bir daha.
Ve izah etti:
- Çünkü hiç belli olmaz. Belki de siz haksızsınız. Her şeyin doğrusu, o gün belli olacak. Nice alacaklılar, o gün borçlu çıkıp felakete düşecektir. Kul hakkı bu kadar mühim işte.
Şöyle bitirdi:
- Kimseyi üzmeyin. Kimsenin kalbini kırmayın. Allahü teâlâ, her günahı affedebilir. Kul hakkını asla.
|