İstanbul Evliyasından Seyyid Ahmet Mekki Efendi hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir gün şunu anlattı cemaatine:
Fatih Sultan Mehmed Han, Fatih Camii etrafındaki meşhur medreseleri yaptırınca, giriş kapısının önüne derince bir çukur kazdırıp, üzerine demir ızgara koydurdu.
Ancak devlet erkanı bu işe bir mana verememişti.
Nihayet vezirlerden biri;
- Hünkârım, bu çukurun hikmetini çok merak ediyoruz, diye arzetti.
Cevabında;
- Ben vefat edip de cenazemi kabrime indirdiğinizde, üzerime, mezarımdan çıkan toprağı atmayın! buyurdu.
Sonra o çukuru gösterip;
- Şurada birikecek olan çamurlu toprakları yığın üzerime, dedi.
Çok merak etmişlerdi.
- Hikmeti ne ki sultanım?
- Bu medresede “ilim talebeleri” okuyacak değil mi?
- Evet.
- İşte o ilim ehlinin ayakkabılarından kopup bu çukurda birikecek olan o çamurlar hürmetine, umulur ki Cenâb-ı Hak affeder beni. Belki bu sayede kurtulurum ahirette.
Din hırsızları
Bir gün de;
- Kardeşlerim, Ehl-i sünnet alimlerinin bildirdikleri iman ve itikattan kıl kadar ayrılanların, kıyamette azaptan kurtulmaları imkansızdır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Ehl-i sünnetten ayrılanların sözleri ve kitapları, zehirdir.
- Zehir midir efendim?
- Evet. Hele dünyalık toplamak için dini alet edenlerin ve kendilerine din adamı ismini verip, her aklına geleni yazanların hepsi, din hırsızıdır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Bu din hırsızları, bu kitapları okuyanların imanlarını çalarlar. Bunlara aldananlar, kendilerini Müslüman sanıp namaz kılar ve her ibadeti yaparlar. Fakat imanları çalınmış, gitmiş olduğundan namazları ve hiçbir ibadetleri ve iyilikleri kabul olmaz ve ahirette işe yaramaz.
|