Semerkant’ta medfun bulunan büyük Veli Muhammed bin Fadl Belhi hazretleri “rahmetullahi aleyh“, bir gün şunu anlattı sohbetinde:
Nuh aleyhisselam zamanında insanlar bin sene kadar yaşarlardı.
O devirde bir kadının oğlu öldü bir gün.
Kadıncağız iki gözü iki çeşme ağlıyordu.
Komşu kadınlardan biri gelip teselli etti onu:
- Niye bu kadar ağlıyorsun komşu. Allahü teâlânın takdiri böyleymiş.
Dertli kadın;
- Elbette, öyledir, dedi. Ama ben ona ağlamıyorum ki.
- Ya neye ağlıyorsun?
- Yavrum fazla bir gün görmedi de. Annelik şefkatiyle ağlıyorum işte.
- Oğlun kaç yaşındaydı ki?
- İkiyüzyetmişbeş.
- Vah vah! Gerçekten henüz gençmiş. Ama yine de şükret kardeş. Sen böyle ağlarsan, ahir zamanda gelecek ümmet ne yapsın?
- Onlara ne olacak ki?
- Ömürleri elli altmış sene olacak.
Kadın inanamadı.
- Ciddi mi söylüyorsun komşu?
- Elbette.
- Allah Allah! Onlar ev de yapacaklar mı?
- Hem de kaç tane. Köşkleri, sarayları bile olacakmış.
- Ben onların yerinde olsaydım, çadırımın kazığını bile değiştirmezdim.
Doğruyu bulmak için
Bir gün de;
- Hocam, doğruyu bulmak için çok mu kitap okumak lazım? diye sordular.
Cevabında;
- Hayır, çok kitap okumak değil, doğru kitabı çok okumak lazım, buyurdu.
Ve daha açıkladı:
- Yani rastgele yüz kitap okuyacağınıza, bir doğru kitabı yüz defa okuyun!
Mertlik nedir?
Bir gün de;
- Fütüvvet nedir efendim? diye sordular bu zata.
- Fütüvvet, mertlik demektir ki, seni sevmeyene ihsanda bulunmak, sevmediğinle de tatlı konuşmaktır, buyurdu.
- Ama bu, çok zor efendim, dediler.
- Elbette. Ama marifet, zoru başarmaktır.
|