Aşık Efendi “rahmetullahi aleyh“, Edirne’de yaşayan Allah dostlarından.
Bir gün sevenlerinden bir genç, Aşık Efendiyi ziyaret niyetiyle çıktı evden.
Yolda giderken;
"Gideyim, onun hanesinde pişen bereketli yemeklerden yiyeyim. Onun ekmeğinde şifa vardır. Hele kendi eliyle ağzıma lokma koyarsa, ne büyük saadet olur" diye geçirdi içinden.
Bu düşünce ile gelip girdi dergahtan içeri.
Aşık Efendi onu güler yüzle karşıladı.
- Hoş geldin evladım, buyurdu. Gel, otur şöyle.
Hoşbeşten sonra çıkıp az sonra bir sofra ile döndü odaya.
- Buyur evladım. Çoktandır bizim yemeklerden yemedin, özlemişsindir.
- Evet hocam öyle.
- Ben de yememiştim. Gel, birlikte yiyelim.
Oturdular yer sofrasına.
Aşık Efendi, “Besmele” ile bir lokma alıp, gencin ağzına koydu ve;
- İlk lokma benden. Şifa olsun, buyurdu.
Delikanlı mest olmuştu.
"Elhamdülillah" dedi içinden, "Ya Rabbi, sana şükürler olsun ki, bana böyle bir mübarek zatı tanıttın”.
Yemekten sonra sohbet ettiler.
Mübarek zat;
- Kibirden çok sakın evladım, buyurdu. Bu, kalb hastalığıdır ki, üstün görmektir kendini başkalarından. Çok kötü bir huydur. Dahası, Rabbini unutmanın alametidir. Çok kimseler yakalanmıştır buna.
Ve ekledi:
- Halbuki "Kalbinde zerre kadar kibir bulunan kimse Cennete giremez" buyuruyor Peygamber efendimiz aleyhisselam.
Genç sordu:
- Hocam "Kibir"i anladım. "Tevazu" nedir peki?
- Tevazu, kendini başkalarından daha üstün ve aşağı görmemektir, buyurdu.
Ve ilave etti:
Hadis-i şerifte; "Tevazu edene müjdeler olsun" buyuruluyor.
Sizin evde yaşlı var mı?
Bir gün de, sevdiği gençlerden biri gelip;
- Efendim, bir nasihatınızı almaya geldim, dedi.
Mübarek zat, sevgiyle baktı gence;
- Evladım sizin evde yaşlı insan var mı?
- Var efendim.
- Kimdir o?
- Annem.
- Evladım ihtiyarlara hizmet etmek, çok büyük nimettir. Hele bu, anne veya baba olursa, daha büyük nimettir. Onu memnun edip gönlünü almaya bakın. Onun duası bulunmaz ganimettir.
Ve ilave etti:
- Unutma, bir evde bir yaşlıya hizmet ediliyorsa, o evde yapılan duaları Allahü teâlâ kabul eder.
|