Anadolu”da yetişen ve Konya’da vefat eden Ahmet Eflaki hazretleri “rahmetullahi aleyh“, bir akşam vakti sevdiklerinden birinin evine gitmişti.
Ancak vakitsiz bir ziyaretti bu.
Hoşbeşten sonra sordu ev sahibine:
- Sizin bu eviniz çok eski değil mi?
Adam cevapladı:
- Evet efendim. Dedemizden kalma eski bir yapıdır.
Mübarek zat, şöyle bir etrafa göz gezdirdikten sonra;
- Bu gece bu evde kalmasanız iyi olur, buyurdu.
Adam şaşırdı.
- Nerde kalalım hocam?
- Bize gidelim. Sizi misafir edeyim bu gece.
Adamcağız merak etmişti.
- Niçin hocam? Niçin bu evde kalmayalım ki?
- Bu ev bu gece yıkılabilir de, onun için.
- Yıkılabilir mi?
- Evet. Kalbime öyle geliyor. Tehlikeden kaçmak lazım.
Adamcağız;
- Peki hocam, siz bilirsiniz, dedi.
Ve o gece terk ettiler evi.
Sabah gidip baktıklarında, evlerini yıkılmış gördüler.
Evet, ev o gece yıkılmıştı.
Allah’a şükredip, bu Allah adamına da teşekkür ettiler.
Nimetin kıymeti bilinmezse
Bu zat bir sohbetinde;
- Bir nimetin kıymeti bilinmezse, elden gider, buyurdu. Üstelik acı azab görür o kişi.
Sordular:
- En büyük nimet nedir efendim?
- "İman" ve "İslam" nimetidir.
- Kıymetlerini bilmek nasıl olur efendim?
Buyurdu ki.
- "İman" nimetinin şükrü, ibadet yapmakla, "İslam" nimetinin şükrü, haram işlememekle olur.
|