Ahmed Sarban Efendi “rahmetullahi aleyh”, Hayrabolu halkını yıllarca irşad eden gönül ehli bir Allah dostudur.
Bir gün “Tevazu”dan bahseder insanlara:
- Mütevazı olanı Allah da sever, kullar da. Ama kibirliyi kimse sevmez, buyurur.
Ve devam eder sohbetine:
- Bugün iki Müslüman bir ihtilafa düşse, herbiri, "Ben haklıyım!" diyor diğerine. Halbuki haklı olsa ne geçecek eline? Yakında ikisi de ölecek, ahirette hesaba çekilecek. Kimin haklı olduğu orada belli olacak.
Şöyle devam eder:
- Bunların hali, şu koyunlara benziyor ki, boğazlanmak için sıradadırlar. Ama bundan habersiz kavga edip dururlar.
Alın yazısı anlaşılır mı?
Bir gün, bu zata;
- Alın yazısı anlaşılır mı? diye sorarlar.
Cevabında;
- Evet, kim alın yazısını merak ediyorsa, yaptığı işlere baksın, buyurur. Hangi yoldadır? Herkesin gönlünde mutlaka bir şey yatar. Kimi zengin olmak ister, kimi müdür, kimi de evliya. Kim neyi isterse, o yolu araştırır. Allah da o şeyi ona kolaylaştırır.
Ve şöyle devam eder sohbetine:
- Kalbdeki arzular, pusula gibi kullara yön verir. Bir suyun akış istikametinden, hangi noktada denize varacağı bellidir.
Huysuz kadın
Bu zatın gayet huysuz bir hanımı vardır.
Geçimsiz mi geçimsiz.
Ziyaret için gelenleri azarlar.
- Siz bu heriften ne bekliyorsunuz? der, kovalar.
Talebeleri bu hale üzülür, aralarında konuşurlar:
- Ne hikmeti var ki, hocamız bu kadının derdini çekiyor? derler.
Mübarek buna vakıf olur.
Ve onlara;
- Evlatlar! İyi huylu ile geçinmek iş değil ki. Asıl hüner, huysuzlarla geçinmektir, buyurur.
Ve ekler:
- Huysuz hanımıyla iyi geçinen, çok sevap kazanır.
Allah seni görüyor
Bir gün de, genç bir Müslüman;
- Efendim! gözümü harama bakmaktan koruyamıyorum. Ne yapayım? Diye dert yanar.
Mübarek zat sorar:
- Başkaları yanında da bakıyor musun evladım?
- Hayır efendim.
- Neden?
- Onlar görürse, utanırım.
- Evlat! buyurur, Allahü teâlâ da seni her an görüyor. Unutma! Sen o harama baktığında, Allahü teâlâ da sana bakmaktadır.
Genç, almıştır alacağını.
Bir daha bakamaz harama.
|