Evliyanın büyüklerinden Ahmet bin Alevi hazretlerinin "rahmetullahi aleyh" talebesinden biri, bir kıza kaptırmıştı gönlünü.
Tabii o günden sonra derslere gelmez oldu.
Çünkü hep o kızı düşünüyordu.
Büyük Veli, bir gün onu çağırıp sordu:
- Evladım, sen niçin derslere gelmiyorsun?
- Bilmiyorum efendim.
Mübarek zat gülümsedi:
- Biliyorsun, biliyorsun.
Genç utandı.
Söyleyemedi işin doğrusunu.
Ancak o biliyordu.
Gence şefkat ve muhabbetle nazar etti bir kez.
İşte ne olduysa o nazarla oldu.
Genç kaybetti kendisini.
Ayıldığında bambaşka bir haldeydi.
Tamamen çıkıp gitmişti kalbinden o kızın sevgisi.
"Allah sevgisi" dolmuştu yerine.
Çok sevinip kapandı hocasının ellerine.
Öptü ve bir daha ayrılmadı dizi dibinden.
İyilerle olmaya bak!
Bir gün de sevdiği bir gence;
- Evladım, daima iyilerle beraber olmaya bak! Kötülerle arkadaş olma! buyurdu.
Genç sordu:
- İyilerden maksat kimlerdir efendim?
- Allahü teâlânın sevdiği kullardır. Onları sev. Çünkü kişi, dünya ve ahirette sevdiği kimselerle beraber olacaktır.
- Ahirette de mi hocam?
- Evet, orada da.
- Çok günahkâr olsa da mı efendim?
- Tabii. Ehil olan ve olmayan, orada beraberdir. Yani bir topluluğun içinde cenâb-ı Hakkın sevdiği bir kul varsa, o insanların hepsi, onun hürmetine affolup Cennete girer.
Şöyle devam etti:
- Allahü teâlânın rahmeti boldur evladım. O cemaatin bir kısmını Cennete koyup, diğerlerini mahrum etmez. Bu, dünyada da böyledir zaten.
Ve sordu o gence:
- Mesela birbirini seven üç beş kişi sohbet ederken, oraya bir iki yabancı gelse, onlara; "Kusura bakmayın, sizi aramıza kabul etmeyiz" derler mi?
- Demezler elbet efendim.
- Eh, insanoğlu demezse, cenâb-ı Hak hiç demez, buyurdu. Bir cemaat Cennete girerken, onların arasındaki ehil olmayanları ayırmazlar. Onlar da beraber girer.
|