Nureddin Baba “rahmetullahi aleyh”, gizli bir Allah dostudur.
Hak aşığı bir Veli.
Uzun yıllar İslamiyet’i anlatmış Edirnelilere.
Menkıbeleri anlatılıyor o yörede.
Biri şöyle:
Bu zatın bir talebesi vardır.
Genç, güzel ve yakışıklı.
Üstelik takva sahibi.
Ahlaksız bir kadın aşık olur bu gence.
Peşinde dolaşır.
Ama genç, yüz vermez.
Bir gece, delikanlı odasında ders çalışırken, çalınır kapısı.
Açtığında bu kadını görür eşikte.
- Ne var! der, ne istiyorsun?
Kadın bir şey demez.
Acele içeri girip, kapıyı sürgüler arkadan.
Genç, zor durumda kalır.
Bilemez ne yapacağını.
Zira kadın şirrettir.
- Ya dediğimi yaparsın der, ya da bağırır, rezil ederim seni aleme.
Ama genç takva sahibidir.
Korkar Allah’tan.
Ahirette rezil olmaktansa, dünyada olayım der.
Aldırmaz bu tehdide.
Yumar gözlerini;
“Ya Rabbi, kurtar beni bu kadının şerrinden! Ben günaha girmek istemiyorum”, diye yalvarır.
Henüz gözlerini açmamıştır ki, kapı açılır.
Hocası girer içeri.
Öyle heybetlidir ki, o kadar olur.
Bir tek nazar eder o kadına.
O nazar kâfi gelir ona.
Korkusundan bayılıp yere düşer.
Çok da mahcup olmuştur.
O nazarla kalbi değişir.
Ayılınca tövbe eder, sarılır ibadete.
Öyle ki, iffette parmakla gösterilen bir hanımefendi olur o havalide.
Ahiret derdi olanın
Bu zat, inanılmaz derecede zühd ve takva sahibidir.
Kıl kadar ayrılmaz İslamiyet’ten.
Engin bir şefkat besler her insana.
Sevdiklerine, ahireti hatırlatır sık sık.
- “Ahiret derdi” olanın, “dünya derdi” olmaz der. Dünya derdi olanın da ahiretten haberi olmaz.
Bir gün de;
- Mümin, affedici insan demektir buyurur. “Güler yüz”, şiarıdır müminin. Müslüman, ya hayır söyler, ya da susar. Zira iyi bilir ki, her nefesin bir hesabı var.
Ve şöyle devam eder:
- Kardeşlerim! Bu dünya ahiretin tarlasıdır. Burada ne ekersen, ahirette onu biçersin. İyilik eden de kendine eder, kötülük eden de.
|