Edremit’in hakim bir tepesinde medfun bulunan Şipşip Dede "rahmetullahi aleyh", henüz on yaşlarında bir çocuk iken, camiye gitti bir gün.
Cami bahçesinde oturmuş sohbet eden yaşlı Müslümanları gördü orada.
Bu nur yüzlü insanlar, ilim öğrenmenin faziletinden bahsediyorlardı.
Merak edip, kulak kabarttı onlara.
Konuşmalar hoşuna gitmişti.
Hele bir cümlesi kalbine işledi adeta.
O cümleyi tekrar etti kendi kendine:
"Kıyamette alimlerin mürekkebi, şehitlerin kanıyla tartılacak ve mürekkep ağır gelecektir".
Bunu duyunca çok duygulanıp koştu annesine.
Nefes nefeseydi.
- Anneciğim, ne olur izin ver.
Annesi şaşırdı:
- Hayırdır oğlum, ne izni?
- Gidip ilim tahsil edeceğim anne. Ben alim olmak istiyorum.
Kadıncağız muhabbetle sarıldı oğluna.
- Aferin oğlum, çok iyi edersin, dedi.
Bu cevaba sevinmişti.
- Sahi mi anneciğim? İzin veriyor musun?
- Tabii yavrum. Sen yeter ki ilim öğren. Dualarım seninle.
Öptü annesinin elini.
Ve o gün vedalaşıp çıktı evden.
Kalbi, ilim öğrenme aşkıyla yanıp tutuşuyordu.
Zamanın en meşhur alimlerinden ders aldı.
Ve büyük bir "Alim" olarak döndü geri.
Hiç anlayamıyorum
Bu zat, bir gün sevdikleriyle sohbet ediyordu ki;
- Şu insanoğlunu hiç anlayamıyorum, buyurdu.
- Neyini anlamıyorsunuz efendim? dediler.
Buyurdu ki:
- Hem Allahü teâlâyı seviyorum der, hem de Ona isyan eder. Bu nasıl sevgidir?
En mühim ibadet
Bir gün de mahalleden bazı gençlere;
- Evlatlarım, “beş vakit namaz”ınızı cemaatle kılmaya çalışın, buyurdu. Dünyanın geçici zevklerine, çabuk biten, tükenen lezzetlerine kapılmayın.
Sordular.
- Peki efendim, hiç eğlenmeyecek miyiz?
- Tabii ki eğleneceksiniz. Ama bu dünya, iş ve ibadet yeridir çocuklar. Eğlenecek günler ilerde gelecek.
- İlerde mi efendim, ne zaman yani?
- Ahirette.
- Cennette demek istiyorsunuz?
- Evet. Ama bu nimete kavuşmak için emirlere sarılıp, yasaklardan kaçınmak şarttır.
|