Anadolu Evliyasından Şeymer Hasan Dede "rahmetullahi aleyh", henüz ilim tahsiline başladığı çocukluk günlerinden birinde, babası onu çağırıp;
- Oğlum! Bahçeye git de, koyunlar için biraz yeşil ot topla getir! Dedi.
Küçük Hasan;
- Peki babacığım! deyip koştu bahçeye.
Ancak biraz sonra eli boş geri döndü.
Babası;
- Hayrola oğlum, dedi. Ot yok muydu bahçede?
- Vardı babacığım.
- Niye getirmedin öyleyse?
- Koparmaya kıyamadım babacığım.
- Kıyamadın mı? Neden?
- Bütün yeşil otlar "Allah! Allah!" diye zikrediyordu. Onun için koparamadım.
Babası çok duygulanmıştı.
- Peki evladım! deyip alnından öptü.
Anlamıştı oğlunun manevi mertebesini.
Allah kulunu severse…
Şeymer Hasan Dede, bir günkü sohbetinde;
- Allahü teâlâ bir kulunu severse, ona iki nimet verir, buyurdu. Birincisi, ona sevdiği bir kulunu tanıtır.
- Sevdiği kuldan murat nedir? dediler.
- Hakiki bir “İslam alimi” veya gönül ehli bir “Allah adamı”dır, buyurdu. Böyle bir zatı tanımak, nimetlerin en büyüğüdür. Çünkü iki cihan saadetine kavuşmak, böyle bir zatı tanımak ve onu sevmekle olur.
Sordular:
- İkinci nimet nedir efendim?
Buyurdu ki:
- Ona hayırlı bir iş nasip eder. Daha çok severse, derd-ü bela verir.
- Sevdiğine mi dert bela verir efendim?
- Evet. Derd-ü bela, Allahü teâlânın kemendidir. Sevdiklerini, bu kementle kendine çeker.
Nefsin gıdası nedir?
Bir gün de;
- Nefsin gıdası, “haram işlemek”tir, buyurdu.
- Bu nefsin şerrinden nasıl kurtuluruz? dediler.
- Gıdasını vermemekle, buyurdu. Nefsi, helal şeylerle meşgul etmezsek, o bizi haramlarla meşgul eder.
Sordular:
- Ailede, karı koca arasındaki geçimsizliğin kaynağı nedir efendim?
- Hukuka riayetsizliktir. İkisi de kendi hududunu iyi bilir, buna riayet ederlerse, o evde hiçbir tatsızlık olmaz. Hatta Cennete döner o hane.
|