Şah Kubad-i Şirvani "rahmetullahi aleyh", bir mübarek zat.
Tesirli sözleriyle yön verdi insanlara.
Bir vaazında,
- Kardeşlerim! buyurdu. Dikkat edin. Müslümanın, gönlü kırık olması lazım. Allahü teâlâ, göğsü kabarık insanları sevmez. Başı önünde olanları beğenir.
Ve misaller verdi bu hususta.
Biri şöyle:
Sahabeden biri, bir harpte salınarak yürür.
Heybet ve azametle.
Resulullah efendimiz aleyhisselam, onu böyle görür.
- Bu, doğru değil! derler.
Peşinden de;
- Ama harpte caizdir, buyururlar.
Bir anlık gaflet
Yine Huneyn harbinde, İslam ordusu, onbin mücahittir.
Bu, o gün için büyük bir kuvvettir.
İşte mücahitler, bu muazzam kuvveti görürler.
Bir an için gaflete düşer;
- Bu ordunun önünde kim durabilir? derler.
Yani biraz böbürlenirler.
Ama ikâz tez gelir.
Düşmanın karşısında dağılırlar.
Hem de henüz ilk anda.
Kısa bir bozgun yaşanır.
Resulullah efendimiz aleyhisselam mı?
O, bir milim ayrılmaz yerinden.
Hatta, atını mahmuzlayıp, sürer düşmana.
Hem de tek başına.
Hazret-i Ali “radıyallahü teâlâ anh” ardından yetişir.
Atının dizginine yapışır,
- Gitme ya Resulallah! der, hazretinize zarar gelir.
Onun bu ricasıyle durur.
“Ben Abdullahın oğlu Muhammedim” buyurur. “Tek başıma da olsa giderim”.
Ama bir milim bile gerilemez.
O sırada hazret-i Abbas da yetişir.
O, sesi gür bir kişidir.
Nida eder gazilere:
- Ey Resulün eshabı! Nereye gidersiniz? Bakın burada yalnız kaldı Peygamber efendimiz.
Gaziler bu sesi duyar,
- Biz ne yapıyoruz? deyip hemen toparlanırlar.
Anlamışlardır hatalarını.
Tevazuya bürünürler.
Kırık kalble saldırırlar bu kere.
Ve yardım gelir.
Kavuşurlar zafere.
Evet,
Allahü teâlâ, göğsü kabarık olanları sevmiyor.
Başı önünde olanları beğeniyor.
Ve onlara yardım ediyor.
|