Merkez Efendi “rahmetullahi aleyh“, İstanbul’da medfun bulunan Velilerden. Kerametleri anlatılıyor halk arasında.
Biri şöyle:
Bir gün, Yavuz Sultan Selim Han’ın kızı ve efendisi sadrazam Lütfü paşa, Yanya’dan İstanbul’a doğru yola çıkarlar.
Ancak az ilerde eşkıya pusu kurmuştur.
Aniden baskına uğrarlar.
Kurtulmaları zordur.
Zira hem yalnız, hem de silahsızdırlar.
Hiç beklemedikleri bir şeyle karşılaşmışlardır.
Birbirlerine bakıp;
“Şimdi ne yapacağız?” derler.
Çaresizdirler.
İşte bu korkulu ve heyecanlı anda,
birden Merkez Efendi belirir yanlarında.
Şaşırırlar.
Mübarek zat, inanılmaz bir heybet ve azametle ortaya çıkar.
Eşkıyalar mı?
Onu böyle görünce her biri bir yana kaçar.
Hatta korkularından titrer bedenleri.
Ve bir zarar yapamadan terk ederler o yeri.
Lütfü Paşa ve hanımı kurtulmuşlardır.
Ama ne olduğunu anlayamazlar.
Öyle ya, Merkez Efendi nasıl ve nerden gelmiştir oraya?
Onlar bunu düşünürken onu göremezler.
Zira kaybolmuştur göz önünden.
Onlar bu hadiseyi görür,
daha çok severler bu büyük Veliyi.
Ve İstanbul-Bahariye’de bir cami inşa ettirirler.
Camiye, onun ismini verirler.
Yanına bir büyük medrese yaptırır,
baş müderris yaparlar oraya bu Veliyi.
Size imam olayım
Bu zat, ömründe hiç cemaatsiz namaz kılmamıştır.
Hem de büluğ çağından ölünceye kadar.
Şöyle ki;
Cemaate yetişemezse eğer, namazı cemaatle kılanlara;
- Gelin, der. Size imam olayım, bir daha kılın benimle.
Sorarlar:
- Olur mu böyle?
- Öğle ve yatsı namazında olur, benimki farz olur, sizinki nafile.
|