Evliya-yı kiramdan Seyyid Fehim Arvasi hazretleri, bir gün bazı sevdiklerine;
- İnsan şeytanlarının şerrinden, cenâb-ı Hak bütün gençlerimizi muhafaza etsin, buyurdu.
Ve şunu anlattı onlara:
Bir gün, bir mübarek zat camiye gitmiş. Bakmış, kürsüde biri vaaz veriyor. Şeytan da bir kenarda bacak bacak üstüne atmış, zevkle onu dinliyor.
Şaşırmış tabii. Yanına sokulup sormuş:
- Sen melun şeytan değil misin?
- Evet, ben şeytanım.
- İyi de senin camide ne işin var? Hem de oturmuş vaaz dinliyorsun. Halbuki senin vazifen, insanları bozmak değil mi?
- Evet, benim işim insanları yoldan çıkarmaktır. Hatta küfre sokup, dinden çıkarmaktır.
- E, niçin işini yapmıyorsun?
Şeytan, keyifli keyifli kürsüde vaaz edeni göstererek;
- Sus, demiş. Bu adam benden beter yapıyor o işi. Ben bu kadarını yapamıyorum.
Büyük zat şaşırmış:
- Ne diyorsun, anlamadım.
- Şu vaaz veren var ya, yanlış şeyler anlatarak bu cemaati öyle ifsat ediyor ki, ben bu kadarını yapamam doğrusu. Belki ondan yeni şeyler öğrenirim diye zevkle dinliyorum!
En büyük tehlike
Bir gün de sevdiği bazı gençlere;
- Evlatlarım, ahir zamanda en büyük tehlike, rastgele kimselerden din öğrenmektir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Ehl-i sünnet âlimlerinin yazdığı İlmihal kitapları bir hazinedir ki, kıyamete kadar gelecek insanlara yeter. Ama o hazine, rafta beklemek için değildir. Okumak, öğrenmek ve başkalarına da öğretmek içindir. Nitekim ilaç da, içmek içindir. Köşede beklemek için değildir.
Ve daha açıkladı:
- Ehl-i sünnet âlimlerinin, Allah için yazdığı ilmihal kitaplarını okuyan, hem dinini doğru öğrenir, hem de kalbi temizlenir.
|