Evliyanın en büyüklerinden Behaeddin-i Buhari “kuddise sirruh” hazretleri, bir gün;
- Kardeşlerim! İnsanın bedenine bir hastalık gelince, o hastalığı gidermek için o kadar uğraşır da, kalbinin hastalığı kendisini sonsuz ölüme ve bitmez tükenmez azablara sürüklediği halde, bu korkunç hastalıktan kurtulmayı hiç düşünmez. Ve onu gidermek için hiç kıpırdamaz, buyurdu.
Sordular:
- Kalbin hastalığı nedir ki efendim?
- Kalbin hasta olması demek, Allahü teâlâdan başka şeylere tutulmuş olmasıdır. Bu tutulmayı hastalık bilmeyen, çok kötü kimsedir. Eğer bilir de, aldırış etmezse, daha çok kötüdür.
Şöyle devam etti:
- Dünyaya düşkün olanlar, dünyanın geçici lezzetlerine bakarak, kalbin bu hastalığını hastalık saymazlar. Aklı olanlar ise, ahirette verilecek sevaplara bakarak, bedendeki bozukluğu hastalık saymazlar. Onun için aklı kuvvetlendirmek lazımdır.
- Akıl ne ile kuvvetlenir efendim?
- Ölümü düşünen, ahirette olacak şeyleri öğrenen ve ahiret derdi ile şereflenmiş olanlarla birlikte bulunan kimsenin aklı kuvvetlenir.
Kalbin hastalığı nedir?
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, bedenin hastalığı, ibadet yapmayı nasıl güçleştiriyorsa, kalbin hastalığı da güçleştirir, buyurdu.
Ve ekledi:
- Âyet-i kerimede mealen; (Namaz kılmak, ibadet etmek, yalnız müminlere güç gelmez) buyuruldu.
Sordular:
- Kalbin hastalığı nedir ki efendim?
- Kalbde imanın zayıflaması demektir ki, bu zafiyet ibadet yapmayı güçleştiriyor. Halbuki İslamiyet’in her emrinde kolaylık vardır.
- Kolaylık mı vardır efendim?
- Evet. Âyet-i kerimede mealen; (Allahü teâlâ, size kolaylık yapmak istiyor, güçlük çıkarmak istemiyor) buyuruldu.
Başka bir âyet-i kerimede de mealen; (Allahü teâlâ, emirlerinin hafif, kolay olmasını diledi. Çünkü insanlar zayıf yaratıldı) buyuruldu.
|