Büyük Veli Seyyid Sıbgatullah-i Hizani “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün bir sevdiği gelerek;
- Efendim, bir kitapta “Maksudun, mabudundur” diye okudum. Bu ne demek? diye sordu.
Cevabında;
- Yani insanın maksadı, gayesi, hedefi neyse, taptığı odur, buyurdu.
Ve misal verdi:
- Bir kimse eğer sırf para için koşuyor, para için çalışıyor, para için yaşıyorsa, parayı kazanırken de İslamiyet’in dışına çıkıyor, yani Allahü teâlânın emirlerini gözetmiyor, mesela namazlarını kılmıyor, haram işliyorsa, bunun tanrısı paradır. Ona tapıyor demektir.
Ve ilave etti:
- Bir kimse de bir ev almak istiyorsa, sırf bunun için yaşıyor, bütün ömrü ve hayali bir ev sahibi olmaksa ve bu uğurda Allahü teâlânın emirlerini çiğniyorsa, onun da tanrısı evdir. Eve tapıyor demektir.
Sordular:
- Bunun için çalışırken İslamiyet’in emirlerini de yerine getirirse efendim?
- O zaman iş değişir. Her işinde cenâb-ı Hakkı hatırlıyor, Onun emirlerini unutmuyorsa, her işinin İslamiyet’e uygun olmasını istiyor ve buna dikkat ediyorsa, onun maksadı Cenâb-ı Hakkın rızasıdır ve onun mabudu Allah’tır.
Şöyle bitirdi:
- Onun evi, parası, her şeyi ahiretlik olur. Çünkü asıl gayesi Allah’tır onun.
Hedef önemlidir
Bir gün de bazı gençlere;
- Hedefinizi iyi tayin edin, buyurdu. Hedef önemlidir.
Ve izah etti:
- İnsanın maksadı, hedefi, gayesi, ya Allah rızası için olur, ya da nefsinin arzusu için olur. Maksadı Allah rızası için olursa, onun yardımcısı hazret-i Allah olur.
Sordular:
- Ya nefs için olursa efendim?
- Nefsi için olursa, yardımcısı şeytan olur.
|