Evliyayı kiramdan Derviş Muhammed “kuddise sirruh” hazretlerine, bir gün bazı gençler;
- Efendim, bu gün Müslümanlar nasıl olmalı? diye sordular.
Cevaben;
- Müslümanlar, milli birlik ve beraberliğe çok ehemmiyet vermeli, memleketlerinin kalkınması için maddi, manevi çalışmalı, din bilgilerini iyi öğrenmeli, haramlardan sakınmalı, Allah’a, devlete ve kullara karşı olan vazifelerini, borçlarını yerine getirmelidirler, buyurdu.
Ve devam etti:
- Ayrıca İslam’ın güzel ahlakı ile bezenmeli, kimseye zarar vermemelidir. Fitne, yani anarşi çıkarmamalı, vergilerini ödemelidir.
Ve ekledi:
- Dinimiz, böyle olmamızı emrediyor.
Şöyle bitirdi:
- Müslümanın birinci vazifesi, nefsine ve şeytana uymayıp ve kötü arkadaşlara, azgın, asi kimselere, anarşistlere aldanmayıp, kanuna karşı suçlu olmaktan, Allahü teâlâya karşı da günah işlemekten sakınmaktır.
Tevekkül nedir?
Bir gün de sevdiği bir genç bu zata gelip;
- Tevekkül nedir efendim? diye sordu.
Cevaben;
- Tevekkül, sebeplere yapışmayıp, tembel oturmak değildir, buyurdu. Çünkü, böyle olmak, Allahü teâlâya karşı edebsizlik olur.
Ve daha açıkladı:
- Müslümanın, sebeplere yapışması lazımdır. Sebebe yapıştıktan, çalışmaya başladıktan sonra tevekkül edilir. Yani istediği şeyi, o sebepten beklemez.
Şöyle bitirdi:
- Allahü teâlâ sebepleri, istenilen şeye kavuşturmak için, bir kapı gibi yaratmıştır. Sebebe yapışmayıp da istediği şeyin sebepsiz olarak gelmesini beklemek, kapıyı kapayıp pencereden atılmasını istemeye benzer ki, Allahü teâlâya karşı edebsizlik olur.
|