İslam âlimlerinin en büyüklerinden Mahmud-u İncirfagnevi “rahmetullahi aleyh” hazretleri, bir sohbetinde;
- Kardeşlerim, en hassas olacağımız nokta, ölüm ve sonrası içindir, buyurdu. Çünkü orada üçüncü bir yer yoktur. Ya Cennet var, ya da Cehennem.
Sordular:
- O halde ne yapmalıyız efendim?
- Ölüm ve sonrasına hazırlanalım.
- Nasıl hazırlanalım efendim?
- Önce itikadımızı düzeltelim. Ehl-i sünnet üzere imanı olan bir Müslüman, ahirette kurtulacaktır. Sonra farzları yapıp, haramlardan kaçınalım. Bir şey daha var.
- O nedir efendim? dediler.
- Amellerimizi ihlas ile yapalım. İhlas, Allah emrettiği için, O beğensin diye yapmaktır, kullar beğensin diye değil.
Hak söze Peki deyin!
Bir gün de sohbetinde;
- Kardeşlerim, hak söze Peki demek çok mühimdir, buyurdu. Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerine hemen inanmak lazımdır.
Ve ekledi:
- Bu Peki demenin tasavvuftaki tarifi, teneşir tahtasındaki ölü gibi olmaktır. Çevrilince döner, bırakılınca durur. Hiç bir itiraz ve müdahalesi yoktur. Tam teslim olmuştur.
Ve misal gösterdi:
- Yeryüzünde gerçek anlamda Peki diyen Ebu Bekr-i Sıddîk hazretleridir.
Sonra şunu anlattı:
Miraca inanmayan Mekkeli müşrikler, O akıllı adamdır diye gidip, kapısını çalarak;
- “Senin efendin, bir gecede Kudüs’e gidip geldiğini söylüyor” dediler.
O, hiç tereddüt etmeden;
- Eğer o söylediyse, doğrudur, deyip, kapıyı kapattı. Hiç aklına, ilmine danışmadı. Bir an tereddüt etmeden Peki dedi. İşte gerçek Peki budur ve bu teslimiyeti ile sıddîklık makamına yükselmiştir.
Ve özetledi:
- Onun için Peki derken, gerçek anlamını düşünmeli, öyle Peki demelidir. Peki kelimesinin değeri, söyleyenin ihlası kadardır.
|