Mazhar-ı Can-ı Canan hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” her duası kabul olurdu.
Bir gün, huzuruna dostlarından biri gelip;
- Efendim, dua edin de Hak teâlâ bana bir oğul versin, diye yalvardı.
Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri çok severdi bu kimseyi.
O da buna güvenerek, kaftanına yapışıp;
- Vallahi bana bu konuda bir müjde vermedikçe eteğini bırakmam, deyiverdi.
Büyük Veli kapadı gözlerini.
Bir müddet murakabaya daldı.
Sonra başını kaldırıp verdi müjdeyi.
- Üzülme, Hak teâlâ sana bir erkek evlat verecek yakında.
Aradan bir sene geçti.
Bir erkek çocuğu oldu adamcağızın.
Sevinçten uçuyordu.
İnanmayan da vardı
Mazhar-ı Can-ı Canan hazretleri “rahmetullahi aleyh”, zaman zaman talebesine bazı müjdeler verirdi.
Ancak inanmayanlar da vardı etrafında.
Bunlar yine yalanladılar bu büyük Veli’yi.
- O söylediğin imkânsız, dediler.
Bir gün o kimselerin de bulunduğu bir yerde;
- İçinizde bana inanmayan varsa, önceki Velilerden “rahmetullahi aleyhim” bir hakem seçelim. Bizim sözlerimizi o doğrulasın, buyurdu.
En büyük hakem
Onlar hemen;
- En büyük hakem Resulullahtır “aleyhisselam”, dediler. O tasdik ederse, biz de inanırız.
Büyük Veli;
- Pekâlâ, buyurdu.
Bir Fatiha-i şerife okuyup, gönderdi Peygamber-i zişânın “aleyhisselam” mübarek ruhuna.
O anda fevkalade bir şey oldu.
Resulullah efendimiz “aleyhisselam” göründü oradakilere.
Ve kendi sesleriyle;
- Evet, Mazhar’ın müjdeleri doğrudur! buyurdu.
Eh, bahaneleri kalmamıştı.
Gözleriyle görmüş, kulaklarıyla işitmişlerdi zira.
Çok mahcup oldu hepsi de.
Ellerini öpüp, talebesi olmakla şereflendiler.
|