Seyyid Nur Bedevani “rahmetullahi aleyh”, Hindistan’ın Bedevan şehrinde dünyaya geldi.
Delhi şehrinde ayrıldı dünyadan.
Seyfeddin-i Faruki hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” sohbetlerinde yetişip bir kâmil-i mükemmil oldu.
Devamlı surette Resulullahın “aleyhisselam” hayatını okur, her iş ve ibadetini ona göre yapardı.
Bir gün, sağ ayakla girmişti helaya.
Dalgınlığına gelmişti.
Ama bu sebeple tasavvufi halleri bağlandı birden.
İlerlemesi durdu.
Buna o kadar pişmanlık duydu ki, o gün devamlı ağlayarak tövbe etti.
Gözyaşlarıyla yalvardı Rabbine.
Ve Allah’ın merhametiyle önceki hallerine kavuştu yine.
Dünya düşkünleriyle görüşmez, her günkü yiyeceğini helalinden seçerdi.
O kadar çok ibadet yapardı ki, çok ayakta durmaktan, beli bükülmüştü.
Ne bulursa onu yerdi
Bir gün sevdiklerine;
- Otuz yıldır, herhangi bir yemeği kalbimden geçirmedim ve onu pişirttirip yemeyi düşünmedim, buyurmuştu.
Ne zaman acıksaydı, gönlünün istediğini değil, yanında bulunanı yerdi.
Günde, sadece bir defa.
O da helal olmalıydı muhakkak.
Bir yemek şüpheliyse, elini sürmezdi o yemeğe.
Bir gün, zenginin biri yemek ikram etmişti bu zat ile talebelerine.
Ancak bir bahane ile yemedi.
Talebeler de yemediler.
Zengin adam;
- Efendim, yemeğimiz helaldi, acaba niçin yemezsiniz? diye sordu.
Cevabında;
- Yemekte zulmet vardı, onun için yemedim, buyurdu.
Talebeler gizlice araştırıp, yemeğin malzemesinin hep helalden olduğunu gördüler.
Gelip hocalarına söylediklerinde;
- Evet, malzeme helaldi. Ama niyeti bozuktu, buyurdu. Halis niyetle değil, riya ve gösteriş için yapmıştı bu ikramı. |