Seyfeddin-i Faruki “rahmetullahi aleyh”, İmam-ı Rabbani hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” torunudur.
Serhend şehrinde doğup, orada vefat etti.
Zamanın sultanını dini yönden terbiye için, emirle Delhi’ye gitti bir gün.
Tam şehre girecekti ki, kapının iki yanında puta benzer heykeller görüp durdu.
Yanındakiler de durdular.
Onlara dönüp;
- Gidip sultana haber veriniz. Bu heykeller buradan kalkmadıkça bu şehre girmeyiz, buyurdu.
Zamanın sultanı Alemgir Han idi.
Bunu, emir telakki edip, derhal tâlimat verdi ilgililere.
Ve anında kaldırttı o putları oradan.
Ve Ona talebe olup, çok saygı ve hürmet gösterdi kendisine.
Yetki ve selahiyet verdi dini sahada.
Hindistan’da yayılmış ne kadar bid’at varsa, Onun bereketiyle ortadan kalktı tamamen.
Unutulmuş sünnetler çıkarıldı ortaya.
Velhasıl İslamiyet bu yerde, yeniden ihya oldu.
Devlet adamları, kumandanlar, vezirler, Onun sohbetleriyle hidayete kavuştular.
Ona, öyle saygılı davranırlardı ki, O otur demedikçe oturmaz, ayakta beklerlerdi.
Sohbetinde, binlerce fasık, facir ve kâfir hidayete kavuştu.
Şehzade zor girdi
Sohbetleri öyle kalabalık olurdu ki, içeri girmek kolay olmazdı izdihamdan.
Hatta bir gün, Sultanın oğlu, şehzade A’zam babasının emriyle bu zatın sohbetine geldi bir gün.
Ancak hemen giremedi.
Zira kapıda büyük izdiham vardı o geldiğinde.
Kalabalık içinden zor sıyrılarak, güçlükle içeri girebildi ve şereflendi bu zatın sohbetiyle.
Hatta öyle oldu ki, başından sarığı düştü.
Kaftanı çıkacak gibi oldu arkasından.
Akşam eve gelince, yaşadıklarını anlattı sultan babasına.
Sultan, üzüleceğine çok sevinip;
- Allahü teâlâya şükürler olsun, dedi. Bize öyle büyük bir Veli nasib etti ki, biz bile zor girebiliyoruz huzuruna. |