Emir Hüsrev Dehlevi “rahmetullahi aleyh”, Hindistan’da yetişen büyük âlim ve Velilerdendir.
Çocukken bile dinine çok bağlıydı.
Babası, elinden tutup büyük Velilerden Hace Nizameddin “rahmetullahi aleyh” hazretlerine götürdü onu bir gün.
Tam dergahın önüne gelince;
- Babacığım, siz girin, dedi.
Kendisi girmedi.
Babası içeri girince, yanık çocuk sesiyle şu beytleri okudu kapı önünde.
Âşık Hüsrev, şu an kapınızdadır.
İçeri girmeye izin var mıdır?
İzniniz olursa, girer içeri.
Yoksa ağlayarak dönecek geri.
Nizameddin Evliya hazretleri içerden duydu bu sesleri.
Hizmetçisine;
- Kapıdaki âşığı içeri al! buyurdu.
Koşup kapıyı açtı hizmetçi.
Emir Hüsrev, edeble içeri girdi.
Büyük Veli’nin elini öpüp oturdu huzurunda.
O gün girdiği kapıdan, seneler sonra evliya olarak çıktı.
İman nasıl gider?
Bir gün bazı gençler;
- Efendim, hangi hallerde iman gider? diye sordular.
Cevabında;
- Bir kimse dinimizin emir ve yasaklardan birini bile hafife alır, uymadığına üzülmez, hatta bu haliyle öğünürse, Peygambere “aleyhisselam” inanmamış olur ve imanı gider, buyurdu.
- Ya üzülürse efendim? dediler.
- Üzülürse, yani bunun için Allahü teâlâya karşı mahcup ve boynu bükük olur, kalbi sızlarsa, imanının kuvvetli olduğu anlaşılır.
- Yani amel ve ibadetlerdeki bozukluk, insanı dinden çıkarmaz mı hocam?
- Hayır. Günah işlemekle iman gitmez, fakat o işin günah olduğuna inanmayarak yapar, veya inanıp da ehemmiyet vermeyerek, aldırmayarak yapar ve günah işlediğine hiç üzülmez, umursamaz, azabından da korkmazsa, o zaman imanı gider.
|