Mazhar-ı Can-ı Canan “rahmetullahi aleyh”, büyük âlim ve Veli idi.
Yediği lokmalarda, çok titiz davranır, şüpheli bir yemeği yemezdi asla.
Bir gün nasıl olduysa Allah’tan gafil birinin ekmeğini verdiler kendisine.
Aldı ve yedi bilmeyerek.
Ama hemen fark etti gerçeği.
Zira kalbinin karardığını hissetti o anda.
O gafil kimsenin zulmeti basmıştı kendisini.
Pişman olup çok istiğfar etti.
Yalvardı Allah’a.
Ve kurtuldu o lokmanın zulmetinden.
Bu hususta sevdiklerine;
- Kulun yediği yemek, ona faydalı olmalıdır, buyurdu. Yemenin de bir adabı vardır. Şöyle ki, önce helalinden yemelidir.
- Sonra hocam? dediler.
- Acıkınca yemeye oturmalı, doymadan kalkmalıdır sofradan, buyurdu.
Ve ekledi:
- Böyle yemek, hiç yememekten daha faydalıdır insana.
Çok sıkıntım var
Bir gün de biri gelip;
- Efendim, çok sıkıntılarım var. Ne yapayım? diye sordu bu zata.
Cevaben;
- Sıkıntın varsa, çok istiğfar oku! buyurdu.
Okuyup, bütün sıkıntılarından kurtuldu adam.
Başka gün, bir genç geldi huzuruna.
- Hocam, işlerimde muvaffak olamıyorum.
- Tövbe et evladım!
Tövbe edip, muvaffak oldu her işinde.
Bir gün de biri gelip rica etti:
- Dua edin, çocuğumuz olsun efendim.
Cevap aynıydı:
- İstiğfara devam et!
Adam denileni yaptı.
Her sene çocukları oldu.
|