Behaeddin-i Buhari “kuddise sirruh” hazretleri zamanında bir Müslüman bu büyük Veli’nin ismini duydu birilerinden.
Bu zat için;
- Allah dostu bir Veli’dir. Kerametleri var, dediler.
Merak edip görmek istedi.
Ve bir gün huzuruna gidip;
- Efendim! Sizi duydum, ama ziyarete gelmekte geciktim, kusuruma bakmayın, dedi.
Mübarek zat, şaka ile;
- Ama biz öyle kolay özür kabul etmeyiz, buyurdu. Altın vermen lazım
Adam şaşırdı.
Zira anlamamıştı şaka oluğunu.
- Benim altınım yok ki, dedi.
- Evinde sakladığın kırk altın var ya, o altınları getirirsen, özrünü kabul edebilirim.
İster istemez getirdi
Adamcağız ister istemez;
- Peki, dedi.
Ve döndü memleketine.
Gerçekten de ziraat yapmak için evinde sakladığı kırk altını vardı.
Onları alıp acele geldi huzura.
Ve takdim etti altınları.
Büyük Veli, o kırk altın içinden, bir tane aldı.
Gerisini kendisine iade ederek;
- Bunlarla yine ziraat yaparsın, buyurdu.
Sonra, o bir altını gösterip;
- Bu sana, haramdan gelmiş, buyurdu. Haramda bereket olmaz.
Ertesi gün, dostları sordular o kimseye:
- Sahi o altını nereden almıştın?
- Vaktiyle kumardan kazanmıştım, dedi.
Veren insan sevilir
Bir gün de biri bu zata:
- Efendim, insanlar tarafından sevilmemenin sebebi nedir? diye sordu.
Cevabında;
- Bir kimsenin gönlünde dünya sevgisi varsa, onu kimse sevmez, buyurdu. Eğer yoksa, herkes sever.
Ve ekledi:
- Başkalarının eline, avcuna bakanın itibarı olmaz. Veren sevilir, isteyen sevilmez. Ölçü budur.
|