Ahmed Yesevi “rahmetullahi aleyh” zamanında Mervezi adında meşhur bir müderris vardı ki, bu büyük Veli’yi sevmiyor, hatta kalbinde düşmanlık besliyordu bu Allah dostuna.
Çünkü iftiracılara aldanarak kötü bellemişti kendisini.
Hatta insanların dinini ifsat ediyor diye inandığından, Ona diş biliyor, haddini bildirmek için fırsat kolluyordu.
Ve verdi kararını.
Kendisine inanmış ilim ehli dörtyüz kişiyle gidip imtihan ederek haddini bildirecekti güya.
Bunun için İslamiyet’ten üçbin mesele seçtiler ki, kendilerince en zor meselelerdi bunlar.
Onları defterine yazmış, ayrıca da ezberlemişti.
Ve bir sabah gelip girdiler dergaha.
Mağrur Mervezi, henüz hâl ve hatır sormadan, büyük bir hışımla;
- İnsanların dinini ifsad eden sen misin? diye çıkıştı bu büyük Veli’ye.
Ahmed Yesevi hazretleri “rahmetullahi aleyh”, yumuşak bir sesle;
- Efendim, uzak yoldan geldiniz. Hele şöyle oturup dinlenin. Görüşecek bir mesele varsa sonra görüşürüz, buyurdu.
Tek kelime konuşamıyordu
Bu cevap karşısında, çok mahcub oldu.
Ama vazgeçmedi imtihan etmekten.
Ertesi gün dergaha gelip, çıktı Ahmed-i Yesevi hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” vaaz kürsüsüne.
Hazırladığı sualleri sorup, güya zor durumda bırakacaktı bu büyük zatı.
Fakat o da ne?
Bir tek kelime bile konuşamıyordu.
Çünkü tamamen silinmişti zihnindeki bilgiler.
Soracağı suallerden birini bile hatırlayamıyordu.
Defterini çıkardı hemen.
Oradan bakıp hatırlayacaktı güya.
Fakat defterdeki yazılar da silinmişti tamamen.
Bomboştu sayfalar.
O zaman anladı hata ettiğini.
Büyüklüğünü kabul edip, en halis talebesi oldu.
Beş sene sonra irşad için mutlak icazet aldı kendisinden.
|