Behaeddin-i Buhari hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” bir talebesi şöyle anlatıyor:
Nesef’te, biriyle münakaşa etmiş ve bu yüzden kalbini incitmiştim o Müslümanın.
Ayrıca özür de dilememiştim.
Oradan ayrılıp hocamın huzura girdim.
Fakat o da ne?
Hocam yüzüme bakmıyor, hiç iltifat etmiyordu.
Sebebini anlayamadım.
Araya sevdiği talebeden bazısını koydum.
Fayda etmedi.
Çok üzülüyordum.
Bir hatam olduysa…
Sonunda dayanamayıp;
- Hocam, farkında olmadan bir hatam olduysa özür dilerim, dedim.
Bana doğru bakıp;
- Nesef'te, bir Müslümanla münakaşa edip, kaba sözler söyledin, buyurdu. Üstelik özür de dilemedin, değil mi?
Başımı önüme eğdim.
- Evet efendim.
- Bir mümini incitmenin, Kâbe’yi yıkmaktan daha büyük günah olduğunu bilmiyor musun oğlum? Ondan özür dileyip, helallık almadıkça, bizim sohbetimize gelme sakın.
- Peki efendim, dedim. Derhal gidip özür dileyeceğim.
Ve süratle gidip buldum o kimseyi.
Özür dileyip helallık aldım.
Bunu hocama haber verince affettiler beni.
Ondan sonra sohbetlerine dahil olabildim.
Hesabını vereceksin
Bu zat, bir gün, içki içen bir genç gördü sokakta.
Acıyıp yanına çağırdı onu.
Genç adam koşarak geldi huzuruna ve
- Buyur baba! dedi hürmetle.
- Evladım, Allahü teâlâ hadis-i kudside mealen; “Hangi ameli yaparsan yap, bir gün hesabını vereceksin” buyuruyor, dedi.
Delikanlı kızardı, bozardı.
Ve bir âh deyip yıkıldı yere.
Ayıldığında nefret ediyordu içkiden.
O günden sonra bir daha koymadı ağzına.
|