Behaeddin-i Buhari “kuddise sirruh” hazretlerinin talebesinden biri naklediyor:
Ben Semerkant'ta ikamet ederken bir ara, Behaeddin-i Buhari hazretleri “rahmetullahi aleyh” büyük bir Veli olup, çok da kerametleri var diye işittim bir dostumdan.
O anda sevgisi yer etti kalbimde.
Onu görmek için Buhara’ya gittim acele.
Annem, harçlık olarak dört altın dikmişti gömleğime.
Buhara'ya varıp, o büyük Velinin sohbetiyle şereflendim.
İlk günden âşık olmuştum kendisine.
Beni de talebeliğe kabul etmesini çok istiyor, ama söylemeye cesaret edemiyordum.
Altın vermen lazım
Nihayet kendisi çağırdı beni yanına.
Kulağıma eğilip;
- İsteğini yaparız, ama altın vermen lazım, buyurdu.
- Ben fakir biriyim, dedim. Bende altın ne arasın.
Gülümseyerek;
- Dört tane altının varken, bana yok diyorsun, buyurdu. Annen dikmedi mi o altınları gömleğine?
Çok utanmıştım.
Mecburen o dört altını söküp arzettim kendisine.
Benden onları alıp, uzattı bir çocuğa.
Fakat istemedi çocuk. Hatta yüzünü buruşturdu.
Ben ise sevinmiştim almadığına.
Bir gün, bir grup talebeyle bir köye gidilmişti.
Orada bir fırsatını bulup;
- Beni ne zaman talebeliğe kabul edeceksiniz efendim? diye sordum.
Altın sevgisi vardı
O zaman o dört altını isteyip, köyün çocuklarından birine verdi.
Fakat o da reddetti altınları.
Ben ise sevinmiştim yine.
Ben, bu olanlardan hatamı anlar gibi oldum.
Zira kalbimde altın sevgisi vardı hâlâ.
Ben böyle düşünürken büyük Veli bana bakıp;
- Evet öyledir, buyurdu. Kalbde altın sevgisi, bu yolda bulunmaya manidir.
Ben bundan kurtulmak istiyorum diye düşünürken, bir nazar etti bana.
İşte ne olduysa o anda oldu.
Altın sevgisi çıkıp gitti kalbimden.
Yerine Allah sevgisi doldu.
Ve o zaman talebeliğe kabul edildim elhamdülillah.
|