Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri “rahmetullahi aleyh”, bir gün bir talebesini yanına çağırıp;
- Memleketine gitmeyi düşünmüyor musun? diye sordu.
Genç talebe;
- Hayır efendim, dedi hürmetle. Bir mecburiyet olmadıkça yanınızdan ayrılmayı istemiyorum.
- Ama gitmen gerekiyor oğlum. Annen baban bana sıkıntı veriyorlar çünkü. Çabuk git de gel.
Delikanlı bir şey anlamadıysa da,
- Peki efendim, dedi hemen.
Ve gitti memleketi olan Horasan’a. Anne ve babasına da anlattı bunu aynen.
Onlar, bunu duyunca, ağladılar.
Niçin ağlıyorsunuz?
Çocuk şaşırdı:
- Niçin ağlıyorsunuz? Bir şey mi oldu?
Annesi şöyle anlattı:
Biz, beş vakit namazdan sonra hocan Ubeydullah-ı Ahrar hazretlerine teveccüh edip, dua ediyorduk oğlum.
- Nasıl dua ediyordunuz anne?
- Yâ Rabbi, hocası oğlumuza izin versin de onu bize göndersin diye yalvarıyorduk Allah’a.
Mesele anlaşılmıştı.
Onlarla görüşüp aynı gün geri döndü.
Ve bir daha ayrılmadı yanından.
İnsanın kıymeti neye bağlı?
Bir gün, bir genç bu zata gelerek;
- Efendim, insanın kıymeti ne ile ölçülür? diye sordu.
Cevaben;
- İnsanın kıymeti takva ile ölçülür, buyurdu.
- Takva nedir hocam?
- Takva, Allah'tan korkup günah işlememektir. Ama bu korku, çocuğun annesinden korkması gibi olmalıdır.
Ve ekledi:
- Onu incitmekten korkmalıdır. Annesi çocuğunu azarlasa, dövse de, çocuk yine döner, annesine sarılır değil mi?
- Evet hocam.
- İşte mümin de Rabbinden böyle korkmalıdır.
|