Bir gün yaşlı bir kadın, telaşla Zünnun-i Mısri “rahmetullahi aleyh” hazretlerine gelip;
- Efendim, ne olur oğlumu kurtarın, diye yalvardı.
Mübarek zat sordu.
- Hayrola, ne oldu oğluna?
- Nehirde timsah kaptı, lütfen kurtarın onu.
Zünnun-i Mısri hazretleri;
- Peki olur, diyerek geldi Nil kenarına.
Ellerini açıp;
- Yâ ilahi, bu kadının oğlunu, o timsahın elinden halas et! diye yalvardı.
Kadın da;
- Amin, dedi.
Size inanmıyordum
O esnada timsah görünmüyordu nehirde.
Bu dua üzerine çıktı su üzerine.
Kıyıya yaklaştı ve çocuğu sağ olarak bırakıp gitti.
Kadın bunu görünce, çok şaşırdı.
Zira inanmıyordu bu zatın büyüklüğüne.
- Hayret, dedi. Ben aslında inanmıyordum sizin Veli olduğunuza. Başka çarem kalmadığı için gelmiş, duanıza da ümitsizce amin demiştim. Ama şimdi inandım ki gerçek Veliymişsiniz.
Ve ekledi:
- Lütfen affedin beni. Ve duanızdan eksik etmeyin.
Önce dinini öğren!
Bu zat, nasihat isteyen bir gence;
- Evladım, önce İslamiyet’i öğren, buyurdu.
- Nereden öğreneyim hocam?
- Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarından.
- Ben her gördüğüm din kitabını alıp okuyorum efendim. Bu, doğru değil mi yoksa?
- Hiç doğru değil.
- Neden hocam?
Şefkatle baktı gence:
- Sana çok önemli bir nasihatta bulunayım mı evladım?
- Buyurun efendim.
- Rastgele yüz kitap okuyacağına, bir doğru kitabı yüz defa oku! Hem de haz duyarak oku. Lokman Hakim; “Hayatta her lezzeti tattım. Din kitabı okumaktan daha lezzetli bir şey bulamadım” buyurmuştur.
|