Abdullah-i Mürteiş hazretleri “rahmetullahi aleyh”, Evliyayı kiramdandır.
Dünyaya, zerre kadar değer vermez, zamanındaki Veliler kendisini methederlerdi.
Bir gün, evinin önünde oturuyordu ki, sıhhatli bir genç gelip para istedi kendisinden.
Ama vermedi.
Çünkü baktı, üzerinde yeni ve kıymetli bir elbise vardı ve hiç de fakire benzemiyordu.
Hatta “Bu niçin dileniyor?” diye geçirdi kalbinden. Yaşı genç, sakat değil, elbisesi yeni. Bu halde dilenmek ona yakışır mı?
O genç de ayrıldı oradan.
Eli boş, boynu bükük ve kırık bir kalb ile.
O gidince, pişman oldu böyle düşündüğüne.
Keşke bir şey verseydim
Peşinden koştuysa da göremedi onu bir daha.
Kendi kendine;
“Ey nefsim, niçin kırdın onu? Rabbimiz rızık gönderirken bakıyor mu kullarının günahına? Belki o, Allah’ın sevgili bir kuluydu” diye düşündü.
Ve uyuyakaldı öylece.
Rüyasında hazret-i Ali’yi “radıyallahü anh” gördü.
Yanında o fakir de vardı.
Hazret-i Ali “radıyallahü anh” kendisine bakarak;
- Niçin üzdün bu genci? Paran da vardı halbuki. Parası varken vermeyeni Allahü teâlâ sevmez, buyurdu.
Ve uyandı uykudan.
Eyvah! dedi, ben ne yaptım?
Fırladı yataktan.
Dünyalık nesi varsa, tamamını tasadduk etti fukaraya.
Ve o gün yola çıktı.
Bağdat medresesinde onbeş sene ilim tahsil etti.
Sonra Ebu Hafs-ı Haddad hazretlerini tanıdı Evliyadan.
Ondan da tasavvuf dersi aldı.
Ve kat kat yükseldi derecesi.
|