Ebu Bekr-i Şibli hazretleri “rahmetullahi aleyh”, nefsinin bir tek arzusunu yapmaz, yaşayan ölü gibi bulunurdu bu hayatta.
Bir gün, yeni elbisesini giyip çıktı dışarı.
Baktı ki, kimin üstünde kıymetli elbise varsa, herkes onlara kıymet veriyor, eski elbiseli olanları adamdan saymıyorlar.
Bu hale çok üzüldü.
Oradan acele döndü eve.
Eski elbisesini giyinip çıkıyordu ki, hanımı;
- Niçin yeni elbiseni çıkardın? diye sordu.
Cevabında;
- İnsanların haline baktım, çok üzüldüm, buyurdu. Zira herkes insanların zahirine bakıyor, ona göre değer veriyorlar. Halbuki Rabbimiz zahire bakmaz.
- Ya neye bakar efendim?
- Mühim olan, kalbdir, gönüldür. Allahü teâlâ kalbe bakar. Kulun niyetine, ihlasına göre hüküm verir.
Ve sordu ona:
- Kalbi bozuk bir kişi, çok kıymetli bir elbise giyse, Hak teâlâ indinde kıymet kazanır mı?
- Kazanmaz tabii.
- Ama kalbi temiz olan çul giyse, Allah katında makbuldür. Zira cenâb-ı Allah kalblere nazar eder. Onun için asıl hüner, kalbi ihlas ile süslemektir.
Allah’ı seviyor musun?
Bu zat bir gün tanıdığı bir gence;
- Sen Allahü teâlâyı seviyor musun? diye sordu.
Delikanlı;
- Elbette efendim, dedi.
- Peki Onun emirlerine uyuyor musun?
Genç büktü boynunu:
- Tam uyamıyorum hocam.
- Bak evladım, buyurdu. Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uymayan bir kimsenin Allah’ı seviyorum demesi doğru olamaz.
|