Behlül Dânâ “rahmetullahi aleyh”, Harun Reşid devrinde yaşayan Allah dostu ve hâl ehli bir Veli’dir.
Aslen Kûfe'li olup, Bağdat'ta yaşadı.
Harun Reşid, bu zatı kıymetli tutuyor, nasihatleri ile ferahlıyordu.
Bir gün Onu görünce;
- Ey Behlül, nicedir seninle görüşmek istiyordum, dedi.
O ise hiç oralı olmayıp;
- Ama ben hiç istemiyordum, buyurdu.
Harun Reşid kızmadı buna.
Hatta hoşuna gitti ve;
- Bana biraz nasihat eder misin, dedi.
Ölüm, en büyük nasihatçı
Behlül Dânâ “rahmetullahi aleyh”;
- Sana ne diyeyim ey hükümdar, bir şu sarayına bak, bir de kabristana, buyurdu. Bundan ibret alamayan, başka neden alır ki?
Ve ekledi:
- Ölümden daha büyük nasihatçi yoktur.
Ve devam etti:
- Ey müminlerin emiri! Senin halin ne olacak? Yarın huzur-u ilahiye çıkacak, her amelinden hesaba çekileceksin. Verecek cevabın varsa, iyi, yoksa otur da cevap hazırla!
Ben henüz gencim
Bir gün de, bir genci görüp;
- Ömür, çok kıymetli bir sermayedir, buyurdu. Onu boşa geçirme.
Genç umursamadı:
- Ben henüz gencim efendim.
Mübarek zat acıyarak baktı ona:
- Bu gençlik böyle devam eder mi sanıyorsun?
- Etmez mi efendim?
- Etmez tabii. Vaktiyle ben de senin gibi gençtim. Ama bak, şimdi yaşlandım. Geçmişte boşa geçirdiğim zamanlarıma üzülüyorum. O günleri arıyor, ama bulamıyorum.
Delikanlı sordu:
- O günleri bulsaydınız, ne yapardınız?
- İslamiyet’i öğrenir, başkalarına da öğretirdim.
|