Harun Reşid, bir gün Ebu Yusuf hazretlerine;
- Gel, seninle Davud-u Tai hazretlerini ziyarete gidelim, dedi.
Ve birlikte gidip kapıyı çaldılar.
Fakat açılmadı kapı.
Halife kendisini tanıtıp tekrar çaldı.
Yine açılmadı.
Yaşlı annesi;
- Evladım sultan kapına gelmiş, açıp içeri alsana, dedi.
Cevaben;
- Mazur gör anne. dünya ehli birini görmek istemiyorum, buyurdu.
- Neden oğlum?
- Dünya adamlarıyla benim ne işim olur anne? Ben onları görünce, kalbim kararıyor.
Annesi ısrar edince kırmadı artık.
Ve açtı kapıyı.
Ama o girince;
- Gözüm dünya ehli birini görmesin, deyip söndürdü kandilini.
Doğru imanın kıymeti
Bir gün cemaatine;
- Doğru imana kavuşan birine, dünyanın bütün dertleri gelmiş olsa, bu nimet yanında hiç ehemmiyeti yoktur, buyurdu.
Ve izah etti:
- Mesela insanın alnına bir sinek konsa, bu, büyük sıkıntı mıdır o kimse için?
- Değildir elbet, dediler.
- Peki, çok zengin bir kimse, birkaç kuruş kaybetse, ne çıkar?
- Hiç.
Buyurdu ki:
- İşte bütün dünya sıkıntıları birleşip bir Müslümanın üzerine gelse, bütün bu sıkıntılar, o mümin için, alnına konduğu bir sinek veya o zenginin kaybettiği birkaç kuruş gibidir ki, elbette üzülmeye değmez.
Ve şöyle bitirdi:
- Ehl-i sünnet bir Müslüman, dünyanın en şanslı, en bahtiyar insanıdır. O halde gülmelidir o. Neşeli olmalıdır. Asık suratlı olmak yakışmaz ona.
|