Cüneyd-i Bağdadi “kuddise sirruh” hazretleri, Evliyayı kiramın büyüklerindendir.
Doksanbir yaşında, Nihavend’de vefat etti.
Dayısı ve hocası Sırri-yi Sekati hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” derslerinde yetişip, zamanının kutbu oldu.
Yedi yaşında iken, bir gün mektepten gelip, babasını ağlarken görüp çok merak etti:
- Babacığım, niçin ağlıyorsun?
- Oğlum, dayına biraz zekat yolladım, almamış. Zaten bir kaç gümüştü gönderdiğim.
- Buna mı ağlıyorsun?
- Evet yavrum. Ağır geldi bu bana. Şöyle ki, bir ömrümü, Allah adamlarının, hem de ihtiyacı varken kabul etmediği şu birkaç gümüş için tükettiğime ağlıyorum.
Ben bu işi hallederim
Cüneyd;
- Üzülme babacığım, dedi. Ben bu işi hallederim.
- Nasıl halledeceksin oğlum?
- Kolay baba. Sen ver o gümüşleri bana.
O gümüşleri alıp gitti ve çaldı kapıyı.
İçerden sordu dayısı:
- Kimsiniz?
- Ben Cüneyd’im dayıcığım. Şu getirdiğim gümüşleri al lütfen.
Hayır, almam
Dayısı açmadı kapıyı.
- Hayır almam.
- Dayıcığım, adalet edip babama emreden ve ihsan edip seni serbest bırakan Allah için al şu gümüşleri.
Sordu içerden:
- Babana ne emretti, bana ne ihsan eyledi?
- Babama, çok mal ve para verip, zekat vermesini emretmekle adalet eyledi.
Seni de fakir yapıp, zekatı alıp almamakta serbest bırakarak ihsan eyledi.
Yedi yaşındaki Cüneyd’in bu cevap çok hoşuna gitti dayısının.
Hemen kapıyı açıp;
- Ey yeğenim, gümüşlerden önce seni kabul ettim, dedi ve içeri aldı onu.
Gözlerinden öptü.
Ve çok dualar etti kendisine.
|