Bir gün Lübnan'dan biri gelip, Sırri-yi Sekati “rahmetullahi aleyh” hazretlerine;
- Efendim, falan kimseden size selam getirdim, dedi.
Büyük Veli;
- Aleyküm selam, deyip sordu.
- Tekrar dönecek misin Lübnan’a?
- Döneceğim efendim.
- Öyleyse selam söyle ve benim tarafımdan ona de ki; dağ başında yalnız durmasın, eve dönsün. Zira insanlardan uzaklaşıp, tenha bir yerde tek başına yaşamak uygun değildir.
Şöyle devam etti:
- Ona söyle. Hak âşığı dediğin, bir kenara çekilmez. Bütün gayretiyle, kullara hizmet eder. Allah'ın dinine hizmeti ganimet bilir. Allah'ın kullarına hizmet de ibadettir. Yalnızlıkta şöhret var, bu da büyük afettir.
Şöyle bitirdi:
- İnsanlar, güruh güruh ateşe giderken, onları kurtarmaktan daha mühim iş olur mu?
Hangi namaz kabul olur?
Bir gün de sevenlerinden biri;
- Hocam, bazıları hem namaz kılıyor, hem de kötü işler yapıyor. Buna ne dersiniz? diye sordu.
Buyurdu ki:
- Kabul olan namaz, insanı kötülüklerden korur, her namaz değil.
- Hangi namaz kabul olur efendim?
- Farzlarına, vaciblerine, sünnetlerine hatta müstehaplarına tam uyarak kılınan namazı Allahü teâlâ kabul eder. O kişi istese de kötülük yapamaz artık.
Birbirinizi çok sevin
Bir gün de talebelerine;
- Birbirinizi çok sevin. İnsan birini sevdi mi, onda hata kusur görmez, buyurdu. Sevmeyince de her şeyi göze batar.
Ve ilave etti:
- Mesela ben, sizde hiç kusur göremiyorum.
- Neden efendim? dediler.
- Çünkü sizi seviyorum, buyurdu. Seven, sevdiğinde kusur göremez.
|