Şehrin valisi hasta olmuştu bir ara.
Ancak hiçbir doktor çare bulamamıştı derdine.
Sonra Sehl-i Tüsteri hazretlerini tavsiye ettiler kendisine.
- O size bir dua etse, muhakkak şifaya kavuşursunuz, dediler.
Vali Onu çağırtıp;
- Bende bir hastalık var ki, hiçbir tabip çare bulamadı. Dua etseniz de ben kurtulsam bu hastalıktan, diye rica etti.
Cevaben;
- Zindanlarda nice mazlum kimseler varken benim dualarım sana tesir etmez, buyurdu.
Vali;
- Öyleyse hepsini affettim, dedi.
Bir anda iyileşti
Ve emir verip, ne kadar mahkum varsa hepsini çıkarttı zindandan.
O zaman Sehl-i Tüsteri hazretleri ellerini açıp;
- Yâ ilahi! Bu vali benden dua istiyor. Ne hastalığı varsa, şifa ihsan eyle! diye yalvardı.
Ellerini yüzüne sürerken valinin hastalığından eser kalmadı vücudunda.
Çok teşekkür edip, bir kese altın hediye etti kendisine.
Ancak O kabul etmedi.
Orada, bazısının kalbine; keşke alıp da şehrin fakirlerine verseydi diye bir düşünce geldi.
Bunu anlayıp çakıl taşlarına bir nazar etti.
Taşlar, altın oldu o anda.
Öyle düşünenler çok utandılar.
Cennette köşk ister misin?
Bu zat, bir gün sevdiği birine;
- Cennette bir köşke sahip olmak ister misin? diye sordu.
Adamcağız;
- Tabii ki, çok isterim, dedi.
- Öyleyse haklı olduğun halde haksızlığı kabul et, buyurdu. Yani haklı sen iken, “Sen haklısın!” de karşı tarafa.
- Böyle diyene köşk mü verilecek?
- Evet. Bunu Peygamberimiz “aleyhisselam” haber veriyor ve “Kefili de benim” buyuruyor.
- Bu, bir defaya mı mahsus efendim?
- Hayır, her “Sen haklısın” deyişte ayrı bir köşk verilecektir.
|