Seyyid Ebül Vefa hazretleri “rahmetullahi aleyh” Buhara’ya gidip zahiri ilimleri tahsil ederek geri döndüğünde, hocası Şenbeki hazretleri “rahmetullahi aleyh” çok iltifat etti kendisine.
Ancak diğer talebeleri ve o yerin ahalisi bu iltifatı fazla buldular.
Hikmetini anlayamıyorlardı.
Şenbeki hazretleri, onların da anlamaları için bir ziyafet tertib etti.
Ve herkesi davet etti bu ziyafete.
Çünkü Ebül Vefa hazretlerinin gerçek yönünü kimse tanımıyordu.
Onu, bu insanlara tanıtmak istiyordu mübarek zat.
Dicle’nin kenarında kurdurdu sofraları.
Bu davete, yüzlerce insan gelmişti.
Yemekler yenildi.
Şerbetler içildi.
Öyle kullar vardır ki…
Sonunda Şenbeki hazretleri davetlilere dönerek;
- Ey insanlar! Bugün, Allahü teâlânın öyle kulları var ki, hırkasını şu suyun üzerine bıraksa, ne batar, ne de ıslanır, buyurdu.
Sonra hırkasını çıkarıp attı Dicle’ye.
Gerçekten hırka ne ıslandı, ne de battı.
Su üzerinde durdu öylece.
Sonra suda yürüyüp, hırkanın üzerinde çıktı.
İki rekat namaz kıldı
İki rekat namaz kılıp kalktı ve silkeledi hırkayı.
Hırkadan, su yerine toz saçıldı etrafa.
Ancak insanlar hazret-i Şenbeki’yi tanıyorlardı.
Onun için, fazla şaşırmadılar.
Ama Ebül Vefa hazretlerini hiç tanımıyorlardı.
Onun da asıl maksadı, Onu tanıtmaktı o insanlara.
O binlerce insana dönerek;
- Ey insanlar! Şunu iyi bilin ki, her talebe üstadı sayesinde saadete kavuşur ve kıymet kazanır, buyurdu.
Ve ekledi:
- Ama benim saadetim, Ebül Vefa sayesindedir.
|