Seyyid Ebül Vefa hazretlerinin “rahmetullahi aleyh” bir talebesi, zaman zaman;
- Efendim, talebenin hocasına, hocanın da talebesine karşı vazifeleri nedir? diye sorardı.
Bu zat da;
- Bu sualin cevabını, ancak yaşıyarak anlarsın, buyururdu.
Ve bir gün o genci çağırıp;
- Mısır’a git. Bir kimse benim için bin dinar nezretmiş. O parayı al getir, buyurdu.
Talebe;
- Baş üstüne efendim, deyip çıktı yola.
Ebül Vefayı tanır mısın?
Mısır’da, ilk rastladığı biri sordu kendisine:
- Ebül Vefa hazretlerini tanır mısın?
- Evet, hocamdır.
Ona bin dinar uzatıp;
- Bu parayı götürüp hocana teslim eder misin?
- Tabii, ben de bunun için geldim zaten.
Bin dinarı ondan alıp geri dönerken, çok güzel bir kadın gördü.
Ve âşık oldu bir anda.
Kadın da onu çok sevmişti.
Birisiyle ona;
- Benimle olmak istersen, cebine, bin dinar koyup filan yere gel, diye haber gönderdi.
Teklifi kabul edip, o gece buluştular.
Bir El peydah oldu
Muhabbet ediyorlardı ki, gaibten, bir el peydah oldu birdenbire.
Talebe, tanımıştı hocasının elini.
Korkudan bayılıp düştü.
Kendine gelince, hızla çıktı. Ve koşup, köyüne giden bir kervana katıldı hemen.
Kadın da arkasından.
Ebül Vefa hazretleri, o talebeye haber gönderip;
- İkisi birlikte gelsinler, buyurdu.
Onlar, korku içinde içeri girince, büyük Veli o talebeye dönüp;
- Evladım, hani sen bana bir şey soruyordun ya, işte bu seyahatte ona bir cevap aldın, buyurdu.
İkisi de tövbe ettiler Onun huzurunda.
Ebül Vefa hazretleri, nikâhlarını kıyıp, evlendirdi ikisini.
O kadın da, çok saliha bir hanımefendi oluverdi.
|